21 Mayıs 2010 Cuma

HAYVANLARDAKİ HAKİKATLER PLATIPUS (ORNITORENK)


Ornitorenk veya Platipus doğadaki en ilginç canlılardan biridir. O kadar ilginçtir ki, bilimadamları tarafından ilk başlarda bir aldatmaca bile sanılmıştır. Bu hayvanı açıklamanın en iyi yolu, onun hangi organlarının hangi başka hayvanlarınkilere benzerlik gösterdiğini belirtmek olacaktır: ördek (gaga ve perdeli ayaklar), kunduz (kuyruk) ve susamuru (vücut ve kürk). Bu hayvanların erkekleri zehirlidir; arka ayaklarının topuklarında bulunan keskin iğnelerindeki toksik zehri düşmanlarına karşı kullanabilirler.
Ornitorenkler suyun altında avlanırlar. Perdeli ön ayakları ile pedal çevirir şekilde yüzerken, arka ayaklarını ve kuyruklarını dümen olarak kullanırlar. Gözlerinin ve kulaklarının üzerinde bulunan kıvrımlı derileri, yüzerken bu organlara su girmesini engeller. Aynı zamanda burun delikleri de su altında iken su geçirmez bir şekilde mühürlenir. Bu haliyle bir ornitorenk birkaç dakika boyunca suyun altında kalarak avlanabilir.

Avustralya’da bulunan bu memeliler dipte beslenirler. Suyun dibinde ve dibine yakın yerlerde bulunan böcekler, larva, su kabuklusu ve solucanları ornitorenklerin yiyecekleri arasındadır. Tüm bu yiyecekler, dipte bulunan çakıl taşları ve çamur ile birlikte hayvanın yanak torbaları içinde saklanır ve yüzeye çıktığı zaman tüketilmesi için püre haline getirilir. Ornitorenklerin dişleri yoktur, bu nedenle ağızlarına aldıkları çakıl taşları yiyeceklerini çiğnemelerini sağlar.
Karada ornitorenkler biraz tuhaf bir şekilde hareket ederler. Ancak ön ayaklarında bulunan perdeler geri çekildiğinde ortaya çıkan tırnakları sayesinde rahatlıkla koşabilirler. Ornitorenkler tırnaklarını ve ayaklarını su kenarına çamurdan barınaklar kazmak için kullanırlar.

Ornitorenklerin üremeleri de oldukça ilginçtir; yumurtlayan iki memeli türünden biri olan ornitorenkler yumurtadan çıkan yavrularını emzirerek beslerler. Dişiler barınakların odacıklarına yapışarak yumurtlarlar. Dişi bir ornitorenk tek seferde yaklaşık bir ya da iki yumurta bırakır ve yumurtalarını bedeni ve kuyruğu arasında tutarak sıcak kalmalarını sağlar. Yavrular yumurtadan 10 gün içerisinde çıkarlar, ancak ilk çıktıklarında bir fasulye tanesi kadar küçük ve savunmasız oldukları için, anne ornitorenkler tarafından 3-4 ay boyunca yavrular yüzebilecek düzeye gelene kadar bakılırlar.

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi / 45)



BOULENGERULA TAITANUS




Bu tropikal etobur sürüngenin dişileri, yetişkinliğe erene kadar yavrularına kendi derilerini ikram ediyor. 20-30 santimetre boyundaki yavruları, annelerinin dış deri hücrelerini kemirmeye elverişli özel dişlerle dünyaya geliyor.

O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi / 56)



AARDWARK


Aardvarklar Afrika kökenli memelilerdir. İsimleri Güney Afrika’nın Afrikaan dilinden gelmektedir ve “dünya domuzu” demektir. Aardvarkin uzun gövdesi ve uzun burnu ilk bakışta bir domuzu andırmaktadır. Daha yakından gözlemlendiğinde, aardvarkin daha farklı hayvanların özelliklerini de barındırdığı görülmektedir. Örneğin tavşan gibi kulakları ve kanguru gibi bir kuyruğu vardır ancak bu hayvanlardan hiçbiri ile bir akrabalığı yoktur.

Aardvarklar gece beslenirler. Sıcak Afrika gündüzlerini pençeleri ile kazdıkları serin yeraltı barınaklarında geçiren aardvarklar, güneş battıktan sonra aynı pençeleri en sevdikleri yiyecek olan termitleri avlanmak için kullanırlar.

Otlaklarda ve ormanlarda yem arayan aardvarklar, büyük bir termit tepeciği bulabilmek için bazen bir gecede millerce yol katederler. Aç bir aardvark, verimli görünen bir tepeciğin sert kabuğunu ön pençeleri kazdıktan sonra uzun, yapışkan ve solucana benzeyen dilini kullanarak içerideki böcekleri yemeye başlar. Toz ve dumandan korunmak, böceklerin içeri kaçmasını engellemek için burun deliklerini otomatik olarak kapatabilir,ve kalın derisi onu böcek ısırıklarına karşı korur. Yerin altında bulunan karınca yuvalarında beslenirken de benzer bir teknik kullanır.

Dişi aardvarklar tipik olarak her sene yavrularlar. Genç aardvarklar kendi barınaklarını hazırlamak üzere ayrılmadan önce 6 ay boyunca anneleri ile kalırlar. Aardvarkların kazdıkları barınaklar birden fazla girişi olan ve ciddi bir kazı çalışması olarak bakılması gereken mimari çalışmalardır.


PROBOSCIS MAYMUNU

Proboscis maymunu aynı zamanda uzun burunlu maymun olarak da bilinir. Bu maymun türünün en belirgin özelliklerinden biri erkeklerinin burunlarının oldukça uzun (7inch) olmasıdır. Bu burunlar hem çiftleşmede hem de uyarı çağrılarını genişletmek amacıyla oluşturulan bir çınlama çemberi olarak kullanılmaktadırlar. Herhangi bir nedenle huzursuz olursa maymunun burnu kanla dolar ve çıkardığı sesler daha gür ve belirgin bir hale gelir.

Erkek maymunlar dişilere nazaran çok daha büyüktürler ve boyutları 72 cm’i bulabilir, kuyruğu ile bu uzunluk 75 cm’e kadar çıkar, kiloları ise yaklaşık 25 kg’dır. Dişi maymunlar ise 60 cm uzunlukta ve 12 kg ağırlıktadırlar. Proboscis maymunları boyut olarak dişi ve erkek arasındaki farkın en belirgin olduğu maymun türüdür.
Proboscis maymununun aynı zamanda çok büyük bir midesi vardır. Sindirim sistemi kompartmanlara ayrılmıştır; bu kompartmanlarda bulunan bakteriler selülözü sindirir ve yapraklarda bulunan toksinleri etkisiz hale getirirler. Bu sayede maymun yaprak yiyebilir. Proboscis maymununun midesi tüm vücudunun dörtte birini oluşturur. Bu benzersiz sindirim sisteminin yan etkisi ise olgunlaşmış meyveleri sindiremiyor olmasıdır; bu nedenle proboscis maymununun diyetini tohum, yaprak ve olgunlaşmamış meyveler oluşturur.


ADEILE PENGUENLERİ



Adélie penguenleri Antartika’da oldukça ufak sahil adalarında yaşarlar. Kış mevsimini Antartika buzullarını çevreleyen denizlerde geçirirler.
Adélie penguenleri karides benzeri suda yaşayan küçük yaratıklarla, balık ve kalamarla beslenirler. Avlarını bulmak için 175 metre derinliklere kadar dalabilirler ancak genellikle daha sığ sularda (yarısı kadar derinlikte olan) beslenirler.

Diğer penguenler gibi becerikli ve verimli yüzücülerdir. Bir öğle yemeği için yaklaşık 300 kilometre yolu çok rahat katedebilirler.

Bahar çiftleşme döneminde, binlerce penguenden oluşan geniş bir grup olarak Antartikanın kayalıklı sahil kıyısına yerleşirler. Karadayken yuvalarını inşa eder ve bu yuvaları küçük kaya parçalarıyla belirginleştirirler. Penguenlerin paytak yürüyüşüne sahip olsalar bile, yayan olarak uzun mesafeleri yürüyebilirler. Baharın ilk haftalarında, buzullar parçalanmadan once, yuvalarından açık sulara ulaşabilmek için 50 kilometre yürümeleri gerekir.

Erkek ve dişi Adélie penguenlerini birbirinden ayırt etmek imkansızdır. Dişi yumurtladıktan sonra (bir çift yumurtası vardır) sırayla yumurtaları sıcak tutmak ve korumak için kuluçkaya yatarlar. Eğer gıda bakımından sıkıntı varsa bir çift yavrudan sadece bir tanesi hayatta kalır. 3 hafta sonra ebeveynler yavruları yalnız başlarına bırakabilirler, ancak yavrular yine de güvende olmak için gruplar halinde dolaşırlar ve dinlenirler. Genç Adélie penguenleri dokuz hafta içinde kendi başlarına yüzmeye başlarlar.
Dişi ve erkek penguenlerin dayanışma ve iş bölümü içinde yumurtalarını ve yavrularını en zor koşulları göze alarak korumalarını, yavrularını bir an bile yalnız bırakmamalarını onlara Allah ilham etmektedir. Her canlıyı yoktan var eden, denetleyen, her an gözleyen ve her canlıya davranışını emreden, yerlerin, göklerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah'tır. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle haber vermektedir:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)


ALBATROS



Albatroslar tüm kuşlar arasında en uzun kanat boyuna sahip olanlardır. Bir albatrosun kanatları 3.4 metre uzunluğa kadar ulaşabilir. Bu geniş ve uzun kanatları sayesinde okyanus üzerinde esen rüzgarlarda sörf yapabilir ve saatler boyunca hiç kanat çırpmadan havada kalabilir ve saatte 40 km hızla uçabilirler. Aynı zamanda deniz yüzeyine yakın bir şekilde de uçabilirler, ancak bu şekilde uçmak onları deniz canlıları için kolay bir av yapar. Diğer bir takım deniz kuşları gibi albatroslar da deniz suyu içerler.

Yaklaşık 50 sene yaşayabilirler. Oldukça uzun ömürlü olan bu deniz kuşlarına karada sıkça rastlayamazsınız; sadece yavrulayacakları zaman karaya inerler. Karaya indikleri bu nadir zamanlarda da büyük koloniler şeklinde ve ıssız adalarda olmayı tercih ederler. Tek bir yumurta yumurtlarlar ve dişi-erkek olarak yumurtaya sırayla bakarlar. Genç albatroslar cinslerine gore 3-10 ay içerisinde uçabilecek duruma ulaşırlar ve kendileri çiftleşmeye hazır olana kadar, yani yaklaşık 5-10 sene boyunca bir daha karaya adım atmazlar.


TİMSAH KAPAN KAPLUMBAĞA



Bu kaplumbağa dünyadaki en büyük tatlı su kaplumbağalarındandır. Zımbalı kabuğu, gaga benzeri ağzı ve kalın ölçekli kuyruğu ile bu tür çoğu zaman kaplumbağa dünyasının dinozoru olarak da adlandırılır.

Genelde nehirlerde, kanallarda ve Güneydoğu Amerika’nın göllerinde rastlanan bu timsah kapanlar 50 ile 100 yaşına kadar yaşayabilirler. Erkeklerin dış kabuklarının kalınlığı 66 cm ve ağırlığı 80 kg kadardır; ancak 100 kg’ın üzerine bile çıkabilirler. Dişileri ise oldukça küçüktür (23 kg kadar).

Timsah kapanlar zamanlarının çoğunu suda geçirirler; tek istisna dişilerin kıyıdan 50 m içeride yuva yapmak için karaya çıkmalarıdır. Daldıkları zaman 40-50 dakika boyunca suyun altında kalabilirler. Timsah kapan kaplumbağa avlanırken değişik bir tuzak kullanır; dili aynen bir solucanı andıran kırmızı renkli bir et parçasını destekler. Bu et parçası ile hareketsiz bir şekilde suyun üzerinde durduğu zaman meraklı balıkları ve kurbağaları yakalayabileceği kadar yakınına çekebilir.

Yetişkin timsah kapanların insanlar dışında başka bir avcıları yoktur. İnsanlar tarafından egzotik oldukları için ve kabukları için avlanırlar.

AMAZON BOYNUZLU KURBAĞASI



Amazon boynuzlu kurbağasının en dikkat çekici özelliği boyutlarıdır. Bu kurbağalar 20 cm’ye kadar uzayabilirler, bu da bir çay demliği kadardır. Tatlısu bataklıklarında ve göletlerde bulunurlar.

Amazon boynuzlu kurbağasının bu kadar büyük olmasındaki yegane sebep önüne çıkan herşeyi ayrım yapmadan yemesidir. Tipik pusuya düşüren avcı stiline sahip olan bu kurbağalar, yaprak kümelerinin altına bedenlerini gizlerler ve sadece kafaları açıkta kalır. Kendi vücutlarından küçük herhangi bir şey önlerinden geçerse, çamurdan çıkarak üzerine atlar, pençelerinin arasında keskin dişleri ile yakaladıktan sonra, bütün olarak yutarlar.

Bulundukları arazi konusunda çok hassastırlar ve inanılmaz derecede aç gözlü hayvanlardır. Öyle ki birçoğu ağızlarında kendilerinden daha büyük, yani sindirmelerinin imkansız olduğu avlarla ölü bulunmuşlardır. Kocaman ağızları ve doymak bilmeyen iştahları onlara Pac man kurbağaları adını kazandırmıştır.

Dişileri erkeklere gore daha büyüktürler ancak erkek kurbağalar daha gösterişli renklere sahiptirler. Ufak boynuzları ise yaprak saplarını andırdıkları için kamufle olmalarına yardımcı olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder